Ömer Çapan


SEN HANGİSİNDENSİN..?

“Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et.” (Hicr:99)


        Ramazan ayında bütün benliğimizi Rabbimize canı gönülden teslim ederek cemaatle kıldığımız namazlarımızla, teravihlerimizle, gönüllerimizi rahatlatan oruçlarımız ve çocuklar gibi sevinmemize vesile olan iftarlarımızla, okuduğumuz veya dinlediğimiz mukabelelerimiz ve hatmi şeriflerimizle, yaptığımız zikir ve salavatlarımızla, verdiğimiz zekat, fitre ve sadakalarımızla, gecenin en değerli anında Allah'ımız teheccüd ve yaptığımız sahurlarımızla maneviyat dolu bir ay geçirdik.

 Bir ay boyunca Ramazan ayının hürmetini zedelememek için ve sevabından mahrum kalmamak için her türlü haramdan kendi irademiz ve Allah'ın yardımıyla uzaklaştık. Bazen dilimizi, bazen gözümüzü, bazen elimizi, bazen de zihnimizi meşgul eden vesveselerden, vesvese veren şeytanın şerrinden euzu besmele çekerek uzak tuttuk ve nihayet başı rahmet, ortası mafiret, sonu ise cehennemden azad olmak olan onbir ayın sultanı Ramazan-ı Şerif'in sonunda tüm bu yaptığımız salih ameller ve Allah'ın rızasını kazanma arzusu ile bağışlandığımıza inanarak Rabbimizin bizlere sunduğu genel iftarı mesabesindeki Ramazan Bayramı’na ulaştık. (NOT: Tüm bu yazdıklarım ramazan mektebine kayıt yaptırıp, mektepten kaçmayanlar, ödevlerini vaktinde yapanlar içindir.) 

Tüm samimi müslümanlar olarak Ramazan'da hepimiz ibadet konusunda biraraya geldik, yaptığımız ibadetler ve oruçlarımızla birbirimize benzedik. Ancak ne zaman ki ramazan bitti, yine birbirimizden ayrılmaya, farklılaşmaya başladık maalesef. Önce camileri terk ettik, sonra Kur’an'ı en son bayram namazında bir araya geldik sonra dilim varmıyor ama beş vakit namazı, sonra infakı, sonra sabrı, sonra merhameti terk ettik. Ramazan ayından kısa bir süre sonra silahlar'ı konuşturmaya güçsüzleri ezmeye,  ticaretimizde hileye, çarşı pazarda birbirimizi kandırmaya, yalan yere yemin etmeye, trafikte birbirimize tahammülsüzlüğe, mesaiden çalmaya helal haram hassasiyetinden uzaklaşarak mal yığma telaşına düşmeye, beytül maldan nemalanmaya, rüşvet alıp vermeye başladık. 

Hatta öylesine ileri gittik ki Müslüman kardeşimizden komşumuzdan Allah'ın selamını bile esirgemeye başladık. 

Ramazan bitince Allah'a ibadet ve kulluk bitti, zaten ramazan'ın sonunda oruçlulara vâdedilen cenneti de kazanmış olmanın rahatlığıyla Ramazan öncesi halimize hızlıca dönmüş olduk. İşte böylesi Müslümanlara “Aylıkçı Müslüman!” diyoruz. 

Bir kısım Müslümanlar da var ki onlar daha Ramazan ayının içerisinde iken fire vermişlerdi. Onları ramazan'da kaybetmiştik, ne camide gördük, onları ne mukabelede, ne iftarda ne sahurda.! Gözlerimizin önünden şöyle anlık geçiş yaptılar. Sanırım ‘Kadir Gecesi’ onlar piyasaya çıktılar. Hani bin aydan hayırlı gecedir ya! O da yaklaşık seksen üç yıl dört aylık bir ömre tekabül ediyor. O yüzden bunlar uyanık ve çok akıllı. Ne namazla, ne oruçla, ne Kur’an’la, ne zikirle uğraştılar. Onlar direk Kadir gecesini ihya ederek seksen üç yıl ibadet etmiş gibi sevap kazanarak çıktılar. Eski hallerine devam ettiler. Bunlara da “Gecelik Müslüman!“ diyoruz.

Bir kesimde var ki bunlarda ramazan ayında çok büyük bir değişiklik göremezsin. Çünkü bu Müslümanlar senenin oniki ayını yılın tamamını Ramazan gibi yaşamaya gayret ederler. Ramazan'da olduğu gibi namazlarını huşu içerisinde kılarlar, Kur'an'ı okumaya, anlamaya ve yaşamaya gayret ederler, hayır ve hasenatlarını hiç eksik etmezler. Fakir ve miskinlerle varlıklarını paylaşırlar, herkese şefkat ve merhametle muamele ederler, başka bir şey için değil sadece Allah'tan korktukları için büyük günahlardan kaçınırlar ve sürekli Allah'ın gözetiminde olduklarının bilincinde olarak yaşarlar. 

Ramazan'da ise bu hallerini biraz daha güzelleştirirler. Hz. Aişe ra annemizin Allah Resulü sav ile ilgili söylediği gibi; “Resulullah sav, ramazan ayı gelince dünya ile ilişkisini azaltır, her zamankinden daha çok ibadet eder ve her zamankinden daha cömert olurdu. Resûlullah sav cömertlikte adeta bir rüzgar gibi eserdi” buyuruyor. Bu tür müslümanlar ömürlerini ramazan gibi yaşayıp, ahiretlerini bayrama dönüştürmek isteyenlerdir. Bu müslümanlara ise, Kur’an'ın; “Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et.” (Hicr:99) tavsiyesine uydukları için “Ömürlük Müslümanlar” diyoruz. 

Selam olsun ömürlük müslümanlara…

Sahi sen hangi tür müslümanlardansın… Veya hangi sınıftan olmayı istersin… 

Ne olursan ol, soruma cevap ver. Sonra da olmak istediğin gibi dosdoğru, ömürlük müslümanlardan ol ve kurtul…

Selam ve duâ ile…