Başbakan, Şanlıurafa’da ‘Padişahım çok yaşa’ pankartı açılınca, “Biz ne padişahız, ne hükümdarız. Millet bizim efendimizdir. Olmaz öyle şey” diyerek uyarıda bulundu. Erdoğan’ın uyarısıyla pankart kaldırıldı.
BBAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, dün Şanlıurafa’da toplu açılış törenine katıldı. Yaklaşık 15 bin kişinin bulunduğu miting alanında, zaman zaman birbirini itenlerin yarattığı izdihamda, kadınlar ve çocuklar ezilme tehlikesi geçirdi. Aşırı kalabalık nedeniyle çok sayıda kadın da baygınlık geçirirken, bu kişilere alanda bekletilen ambulanslarda müdahale edildi.
Kalabalıktakiler Erdoğan için sık sık ‘Türkiye seninle gurur duyuyor’ sloganı attı. Erdoğan’ın konuşması sırasında kalabalık arasında gençlerden oluşan grup ‘Padişahım çok yaşa’yazılı pankartı kaldırdı ve aynı şekilde slogan atmaya başladı. Erdoğan bu grubu, “Biz ne padişahız, ne hükümdarız. Millet bizim efendimizdir. Olmaz öyle şey” diyerek uyardı. Bunun üzerine grup pankartı indirdi. Erdoğan asılı olan ‘Bu şehirde binlerce yıldır Türk, Kürt, Arap, Alevi, Sünni kardeşçe yaşıyoruz. Biz birlikte Şanlıurfa’yız’ yazılı pankartı okuyarak, “İşte görüyorsunuz. Kolay mı, öyle ise bu fitne unsurlarını aramıza sokmayacağız, biz bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız. Anladınız mı?” diye sordu. Hep birlikte “Evet anladık” yanıtı veren kalabalığa Erdoğan da “Sizin anlamanıza kurban” diyerek karşılık verdi. Zılgıtlar eşliğinde konuşan Erdoğan, özetle şöyle dedi:
ABD’YE ŞAŞIYORUZ: Amerika’da, Dış İlişkiler Komitesi toplanmış. Birileri elini kaldırıyor, birileri elini indiriyor. Bu toprakların tarihini yargılamak gibi son derece mesnetsiz, son derece temelsiz kararlar alıyorlar. 22 kişi ‘hayır’diyor, 23 kişi ‘evet’diyor. Güya tarihin akışı değişiyor. Tarih oradaki 45 kişinin veya 23 kişinin eline bırakılmayacak kadar ciddi bir ilim dalıdır. Tarihi gerçekleri arayanlar gelsinler Şanlıurfa’da o gerçekleri bulurlar. Türkiye bu tür komedilere, ayak oyunlarına, bu tür ciddiyetsiz yaklaşımlara prim vermeyecek kadar büyük, yüce, asil bir ülkedir. Yani biz Amerika’ya şaşıyoruz. Basit bir seçim hesabına Türkiye’yi feda edebilecek anlayışa doğrusu ben acıyorum ve gülüyorum. Türkiye Ermenistan ilişkilerini kalkıp basit bir seçim hesabına feda ederseniz yanlış yaparsınız dedik. Sonra bu işin geri dönüşü olmaz. Biz geçmişten ders alacak ama geçmişe takılı kalmayacağız. Yüzümüz hep geleceğe dönük olacak.
BOYACI KÜPÜ MÜ?: Milletten aldığımız yetkiyi, milletin emirleri doğrultusunda kullandık, öyle de kullanacağız. Yıllarca defalarca tartışmaya açtıkları konuları bugün yeniden tartışmaya açıyor, ne diyorlar; ’Harranlı çobanın, Siverekli köylünün oyu ile İstanbul’daki bir profesörün oyu bir olmaz’diyorlar. Nasıl ‘Cumhurbaşkanı seçtirmeyiz’dedilerse, ‘Anayasa’yı da değiştirtmeyiz’diyorlar. ’Yıl sonuna kadar seçim olur, erken seçim olmalı’diyorlar. Siz daha çok sayıklarsınız çok. Benim milletim bize ne yetki verdiyse kullanıyoruz, kullanacağız. Bu boyacı küpü mü sok sok çıkar, var mı böyle bir şey. Bu demokrasi dersi, bunlar demokrasi dersinden sınıfta kaldılar.
REFORM BAL GİBİ OLUR?: Urfa’nın meydanında diyorum ki ’Cesaretiniz varsa Urfa meydanına gelin.’ Ama buraya girecek yüzleri var mı? Modern demokrasilerin olmazsa olmazıdır referandum. Yaklaşamıyorlar. Niye? Çünkü gerçek yüzleri ortaya çıkacak. Parti kapatılmaması hususu veya kapatılmasının ciddi manada önlenmesi için çalışılıyor. Buna rağmen, arkadaşlarımı göndereceğim, onlar kapılarından geri çevirsin. Millete de söyleyeceğim ’ey millet arkadaşımı gönderdim kabul etmediler’ diye size geleceğim. Niye çünkü nihai nokta sizsiniz. Referandum millete danışılmasıdır. Kimse referandumdan korkmasın, hele milletin oyuyla gelenler için. Meclis Anayasa yapamaz diyorlar, böyle saçmalık olur mu? Dünyanın neresinde görülmüş. Meclis niçin oluşur yasa yapmak için, Anayasa yapmak ve değiştirmek için. Bunun için kurulan meclise sen olmaz diyorsun. Hani bir şarkı var ya ’Olur olur bal gibi olur’ diye. Bu da olur ve olacak. Millet sizi seçecek, meclise gönderecek sen olmaz diyeceksin. Kendi kimliklerini reddediyorlar, bu siyasetçiye yakışır mı? ’Meclis yasa çıkaramaz’ ya bunu nasıl dersin, böyle bir anlayış olur mu? Biz nasıl millet diyorsak, maalesef onlar da milletten kaçışı ifade ediyorlar. Egemenlik diyoruz, onlar ne yazık ki belli kurumları milletin iradesinin üstünde tutuyorlar, hukukun üstünlüğüne inanmıyorlar.
RELAKS OLUN: Bu ülkenin her vatandaşı; Arap, Türk, Kürt, Roman olsun bir tarağın dişleri gibi eşittir. Yaralarımızı da sarıyoruz, buruk gönülleri, kırgın gönülleri hızla tamir etmenin gayreti içindeyiz. Milli birlik ve kardeşlik projesi adını verdiğimiz süreçte samimiyetimizi, yüreğimizi ortaya koyduk. Süreç hız kesmeden kararlı şekilde ivme kaybetmeden devam ediyor. Buralara gelemeyenler, buralara adım atamayanlar, insanların halini hatırını soramayanlar açılımın bittiğini, sürecinin hız kestiğini düşünebilir. Biz buna asla müsaade etmeyiz. Bu noktada biz her türlü adımı atmaya hazırız. Üniversitelerde farklı dillerde enstitülerin kurulmasını mümkün hale getirdik. Daha ileri gittik, biliyorsunuz TRT Şeş’i kurduk. Ne oldu, ne yıkıldı, ne kaybettik? Dedim ya olur olur bal gibi olur ve oldu. Böyle anlaşıp kaynaşacağız. Rahmetli Özal’ın aynı şekilde kaset muhabbeti olmuştu, ona da olmaz demişlerdi. Ama ana dilde kasetler yayınlanmaya başladı. Hemen ilk önce hücum sonra rolantiye girildi. Demek oluyormuş. Rahat olun, yeni dilde diyorlar ya relaks, relaks olacağız, rahat olacağız.
ANILARINI ANLATTI, HALAY ÇEKTİ
Başbakan, eşi Emine Erdoğan’la birlikte Harran Üniversitesi Osmanbey Kampusu’nda Sosyal Destek Programı (SODES) projelerinden yararlanan çocuklar, gençlerle bir araya geldi. Birçok çocuğun hayallerini gerçeğe dönüştürmenin mutluluğunun sözlerle ifade edilemeyeceğini anlatan Erdoğan, konuşmasında çocukluğunda yaşadığı bir anıyı da şöyle anlattı: “Çocukken Vefa’da zımpara gibi sahalarda top oynardık. Ayakkabılarımız çok iyi değildi. Bir gün bize ayakkabı dağıtılacağı, zımpara gibi sahanın halı saha yapılacağı söylendi. Biz ’nasıl olur’diye düşünüyorduk ama hepsi oldu. O zaman çok mutlu olmuştuk, onun için ben bu bölge insanının SODES ile yaşadığı mutluluğu çok iyi bilirim.”(VATAN)